Wednesday, July 27, 2016

Ilk patika ( trail ) yarışım, Sapanca Ultra Trail 2016

2015 istanbul maratonunu bitirdikten sonra yeni hedef için arayışa girmişken, facebookta uzun süredir takip ettiğim ultra maratoncu arkadaşların gazıyla 50 km koşmaya karar verdim. Ocak ayı başında haftada 6 gün antrenman olacak şekilde bir program hazırladım. Programın ilk haftaları oldukça kolay, düşük tempolu koşulardan oluşmaktaydı. Tabii haftalar geçtikçe mesafeler uzadı. Ankara da yaşamanın vermiş olduğu en büyük dezavantajlardan biri de, kışın koşu için uygun iklim şartlarının olmaması. -12 derecede sevgili İlker Akça ile koştuğumuzda, kendisinin kirpikleri dondu... bu şartlar altında mart ayının başına kadar en uzunu 20-21 km olan antrenmanlarla geldim. Mart başında antalya da bir yarı maraton, nisan sonunda istanbul da bir yarı maraton daha... formum yükseliyordu, hatta 2. Yükleme haftasında ki 38 km antrenmanını averaj 5.01 pace ile koşarak, bu seneki 3.30 Maraton hedefimin aslında çok uzakta olmadığını gördüm. Tam herşey iyi giderken, bir çarsamba günü hafif tempo antrenmanda, 8.km de sağ dizimde aşağıya doğru yayılan bir ağrı oluştu. Vücut soğukken bu tip ağrıları önemsemem pek ama 8 km koşmuşum, vücut kaynıyor, böyle bir ağrı, hele de dizde yanarak yayılma yapınca, ne yalan söyleyeyim tırstım. Ve durdum, biraz stretching ve eve gidip hemen buz uygulaması yaptım. Ertesi gün dinlenme ve buz. Cuma günü hafif bir deneme koşusu yaptım, yok tat vermiyor... pazartesiye kadar dinlenme verdim kendi kendime, tabi bu arada antrenmanlar kaçıyor, moralim bozuluyordu. Yaklaşık 10 gün dinlenmeden sonra, dizimde ki ağrı geçmeyince doktora gittim, en büyük korkum çapraz bağda problem olmasıydı, çok şükür doktor zorlamaya bağlı bir ağrı olduğunu söyledi ve patella bandi önererek, fazlada zorlamamamı tembihleyerek gönderdi beni. Tam yavaş yavaş antrenmanlara başlamıştım ki, bu seferde çok sevgili bir müşterimizden miras kalan gribe yakalandım. Ciğerlerim kütür kütür, nefes alamıyorum, bırakın koşmayı yürüyecek dermanım yok, 4 günde böyle kaybettim. Sonra başladım antrenmanlara, ilk başta kısa mesafe ve yumuşak tempo antrenmanlarla nabızı çok yükseltmeden koşuyordum. 5 paceler yalan olmuş, moral yerlerde tabii.. ocak başından beri hazırlandığım yarışa sadece 3 hafta kalmış ve ben sadece 1 tane 38 k koşmuşum. Trail desen hiç yok.. anitteperuhunun sapanca yarışına girecek üyeleri ile başladık Odtü nün dağlarında trail antrenmanlarımıza. 20-22 k çok sert olmayan tempolarla vücudu alıştırmaya çalışıyoruz. Yol koşusundan çok farklı. Tepe çıkarken nabızlar +170 oluyor bir anda..3 hafta suresince en fazla 24 k koşarak yarış antrenmanlarımı tamamladım. Birinci önceliğim ilk ultra yarışımı bitirmek. Tabi bu camiada 100 k ve üzeri koşanlar varken, 50 k ya ultra denir mi bilmem. Kitapların yalancısıyım... ekipten Pelin ve Ali aileleri ile cuma gününden gittiler sapancaya, YK ve ailesi, Fuat abi ve Sibel abla ile biz cumartesi öğlen ulaştık sapancaya. Son 1 haftadır konuştuğumuz tek şey sıcaklık, yarış günü tahmini sıcaklık 38 derece.. bana sorulan soru: gerçekten koşacakmısın.. tabii ki koşacağım, ayaklarımın üzerinde durabiliyorum değil mi... cumartesi günü karbohidrat yüklemesi adı altında insanlıktan çıkmış gibi yiyip, sevgili Sevda ve Barışı ziyarete gittik, muabbet öyle sardı ki gece otele döndüğümüzde saat 23.00.. yarış kıyafetlerini toparlayıp bir kenara çıkarıp yattık, derken gece 2 civarı kan ter içinde uyandım, klima çalışmıyor... hava gece bile 24 derece ve nem feci. Neyse sabahı sabah ettik tabii. İyi bir kahvaltı ve sonrasında çantalar, kemerler, jeller herşey hazır. Servise bindik starta geldik, yarışın başlamasına 1 saat kadar var, 

istanbul dan gelen dostlarla muabbet, fotoğraf ve yarış öncesi tuvalet molası ile hazırız. Starta çağrıldık, hadi bakalım, herkese bol şans. Özlem ilk trail ve 30 k yarışını, Pelin ilk trail ve 30 k yarışını, YK ilk trail ve 7 k yarışını koşuyorlar. Fuat abi sapancada ilk defa koşuyor, içimizde en tecrübeli Ali, o da ekibin bayanlarını yalnız bırakmamak için 30 k da onlarla gidecek. Benim yolum uzun 50 k, yarış stratejim yok, çünkü parkuru bilmiyorum. Startı alıp hafif tempoda başlıyorum koşmaya, sapanca belediyesinin önünden, sapanca gölüne doğru düz bir zeminde koşuyoruz. Yaşar abi ve Halit can brom la 5.15-5.30 temposunda konuşa konuşa, tanıdıklara selam vere vere gidiyoruz. Göl kenaında fazla ilerlemeden parkur bizi bir alt geçitten geçirip, polislerin kestiği bir yolun karşısına geçiriyor ve patikaya giriyoruz. Hafif bir tırmanışla, kurumuş otlarla, bazen dallarla kaplı bir zeminde iki kisinin yan yana zor koştugu bir yolda tırmanıyoruz. Yol bazen daralıyor tek kişilik oluyor, bazen genişliyor, kah toprak, kah ot. Degişmeyen tek şey tırmanıyoruz. Sıcakta kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlayınca, biraz bilgi birikimi, birazda içgüdüsel olarak su içmeye başlıyorum. Evlerin arasından geçerken hortumla su tutan birini görüyorum, hemen bir kaç koşucuyla beraber gidip hortumun altına sokuyorum kafamı. Sıcak çok sıcak ve saat daha 9.30 civarı... Zaman zaman sert zaman zaman yumuşak cıkışlarla 7 k finişine geliyorum. Bu arada Yasar abiyle kopuyoruz, kendisi maşallah yokuşlarda yavaşlamadan devam ediyor. Bense hem kalan mesafeyi düşünerek hemde sıcaktan dolayı orta ve sert yokuşlarda yürümeyi tercih ediyorum. Can brom Halit, talihsiz bir şekilde çekmeköy de bacağını sakatladığı için çok asılmıyor yarışa ve arkada kalıyor. 7 k da bir şişe su alıyorum, hem bir kaç yudum içiyorum hemde kafamdan aşağı döküyorum. Vücudu çok ısıtmamak lazımda, güneşin altında nasıl olacak bu iş. Bu arada hala tırmanmaya devam, Ali 7 k dan sonra çok dik yokuşlar olacağını söylemişti, normal şartlarda o kadar erken jel almam ama Alinin tavsiyesi ile jeli alıyorum ve ne kadar haklı olduğunu anlıyorum. O nasıl bir yokuş öyle.. tabii hızlı tempoda yürüyerek ilerlemeye devam ediyorum, bu arada bol bol su içiyorum. 20 k da su istasyonu olduğu söylendi, haritada da var. 15-16.km ler de artık yokuşlara alışmaya başlıyorum, ha sanmayın koşuyorum, yürümeye devam hala. 20.km ye geldiğimde yerlerde boş su şişeleri görüyorum, sanki avrasya da 2-3 istasyon arka arkaya gibi düşünüyorum ama su yok ortada, 22 k ya geliyorum hala su yok.Kemerde ki mataralarım boşalmış. Yapı olarak sağlamcı olmaya çalışırım, yarışa çıkmadan, zaten 95 kg taşıyacaksın, 1.5 lt su şişesini de doldur al yanına, bişey farketmez diyerek çantaya 1 adet 1.5 lt. Su koydum. Bu arada yeri gelmişken çantada ve kemerde neler var? Kemerde 3 adet jel, 1 tüp tahin pekmez, 2 paket magvital, 2 adet 600ml. Matarada su. çanta da 2 adet jel, 1 adet snickers, 100gr. Kadar kuruyemiş, 1.5l su. Su istasyonları tırt çıkınca çantadaki suyu çıkarıp mataralara koyuyorum, kemerden çıkarıp içmesi daha kolay. Bu arada bir koşucu arkadaşla suyumu paylaşıyorum, önden gidipte bütün suları tüketen arkadaşları saygıyla anıyoruz. 30 k cp aslında 26-27 k civarında, sert tırmanışlardan sonra 24 k civarında yaylaya çıkıyoruz, bu arada cp ye kadar tatlı bir çıkış var hala.. 


30 k cp de Mahmut Yavuz karşılıyor bizi. 30 mu 50 mi diye soruyor, 30 ların finişi olduğu için onlara madalyalarını takıp, biz 50k cılarada yumuşak bir el hareketiyle, hadi aslanım yallah diyor sanki. Drop bag imi ankarada hazırlamaya başlamıştım. İçine temiz tshirt, şort, çorap, snickers, jel, magvital ve kola koymuştum. Cp ye gelince ilk iş çanta ve kemeri çıkarıp drop bage gidiyorum. Açıp hemen tükettiğim jelleri kemere ve çantaya koyuyorum. Masadan hızlıca 2 bardak meyve suyu içiyorum, mataraları dolduruyorum. 


Brocan Özgürüm hemen yanıma geliyor, birşeye ihtiyaç var mı diye soruyor, adam gibi adam. Elimden 1.5 lt lik şişeyi kapıp doldurup getiriyor. Bacaklarıı uzatıp biraz oturuyorum, bu arada hemen yarim litrelik kolamı içiyorum. Masaya bir daha gidip bir bardak daha meyve suyu içiyorum. Snickersın yarısını yiyorum. Sırılsıklam olmuş tshirtümü degiştiriyorum, hazırım, hadi bakalım diyip tekrar çıkıyorum yola. 

Parkur haritasında 30 k cp den sonra yaklaşık 5k daha tırmanış gözüküyor. 30 k cp de, geride bıraktığım yokuşları düşünerek, Özlemi aramayı düşünüyorum ama sonra vazgeçiyorum, zira muhtemelen 16-17 k da ki sert yokuşlarda olabilirler ve dikkatlerini dağıtmak istemem. Tırmanmaya kaldığımız yerden devam, bu sefer zemin daha da kotu. İrili ufaklı taş, kaya ne derseniz.. yolun kenarında istiflenmiş odunlar, önümden geçen sincaplar.. müthiş bir güzellik. Bu arada 3-4 kisi bir araya gelip muabbet edip yürüyoruz tepeye doğru. Biraz ileride Ayhan abiyi görüyoruz. Yaklaşık 33.km de sağ tarafta 3 damacana su var, organizasyon sağolsun ekstra su bırakmış, hemen boşalan 1 mataramı dolduruyorum. Ayhan abiyle sohbet ede ede yürümeye devam ediyoruz. Aklımda hep iniş ne zaman başlayacak sorusu var. Artık zamanı gelmiştir diye düşünüyorum. Hala tırmanıyoruz, arada bir iniş görüp seviniyorum ama daha rahatlayamadan tekrar tırmanış başlıyor. Tam 36 km abartmıyorum 36 km tırmanıyoruz. Ufak tefek inişler başlayınca, Ayhan abiler den ayrılıp tempomu arttırıyorum, 4.30-4.35 lerde iniyorum yokuşları. Yarış trail olduğu için bu yarışta adidas tr7 trail ayakkabılarımı kullandım, işte 37.km den sonra ne olduysa oluyor. Zeminde ki irili ufaklı taşlar ayağımın altına batmaya başlayıp, 2 ayağımda da hem pençe hem topuk kısmında Su toplamasına sebep oluyor. Canım acıyor ama gitmeye çalısıyorum. 38 k geçiyor son km pace i 5.30 larda, fena değilim, ama acı çekiyorum. 40k lara doğru artık basamaz oluyorum ve maalesef yokuş aşağı asıl tempo yapacağım yerlerde yürümeye başlıyorum. 42 k da su istasyonundan son kez mataraları dolduruyorum ama yarışın keyfi kaçmış, artık yarıştan ziyade bitirme ve hayatta kalma mücadelesine dönmüş. 200 metre koşuyorum sonra acıdan 1 km yürüyorum. İniş iyice dikleşiyor ama koşacak güç yok. Yokuş aşağı yürüyorum hayal ettiğim tabii ki bu değil ama, bu benim ilk ultra yarışım, tabii ki aksaklıklar olacak, mühim olan bitirmek diyorum. Acı çeke çeke yürümeye sekmeye devam. Alicem yanımdan arabayla geçiyor, abi su ister misin diye soruyor. Burada bir parantez, her ne kadar 20 k da su istasyonunda aksaklık oluşsa da, Alicem in bu işi ne kadar ciddiye aldığı, arabayla parkurda gezmesinden belli. Özlem arıyor, ne zaman gelirsin diye soruyor, bilmiyorum ki, saat 46 k gösteriyor ama ben 4 k daha yürüyebilir miyim bilmiyorum. Sonunda UA Team tshirtlü genç bir arkadaşla karşılaşıyorum, bana bravo abi bu taraftan diyor, bitti mi diyorum, saat 48k yi gösteriyor, evet abi az kaldı diyor. Köşede Özlem karşılıyor beni, yavaşta olsa koşmaya başlıyorum, aşkım yanımdan geliyor ve finiş... Hiç bu kadar yorulduğumu hatırlamıyorum. Uzun süredir bu kadar acı çekmemiştim ama bitiyor iste. Kötü mötü, 50 k yı tamamlıyorum. Kemal hoca geliyor hemen, önemli tavsiyelerde bulunuyor, yaklaşık 10 dakika kadar çimenlerde yattıktan, muz yedikten, su içtikten sonra yavaş yavaş kalkıyorum ayağa. İlk ultra maceram 6 saat 35 dakika civarında ve güzel deneyimlerle bitiyor. 
Sapanca ilk defa ultra koşacaklar için sert bir parkur, koşulmaz değil ama çok iyi hazırlanmak gerek. Bol bol tepe antrenmanı ve iniş antrenmanı yapmanızı tavsiye ederim. Çanta ve kemer hazırlama konusu çok önemli, ne zaman neyin olacağını her zaman kestiremezsiniz, bu yüzden mutlaka özellikle su konusunda dikkatli olun. Yarışa başlarken üzerimde yaklaşık 2.7lt su vardı. Sanırım yarış sonuna kadar 8-9 lt su tükettim. Dehidre olmadım ama o sıcak havada eğer 1.5 lt lik şişe olmasaydı çok daha zor olurdu. Beslenmeyi çok iyi yaptığımı söyleyemem, kuruyemişlere hiç dokunmadım, yemem gerekirdi.. bir sonraki yarış frig ultra 42k. Orada çok daha tecrübeli olacağım. Parkur, sapancaya göre çok daha düz, daha rahat ve hızlı bir koşu olabilir. 
Benim yarış raporum bu şekilde, faydası olur umarım. Keyifli koşular

Organizasyon için UA team e, desteklerinden ve beraber yaptığımız keyifli antrenmanlardan dolayı gurubumuz anitteperuhu na ve her zaman yanımda olan sevgili eşime Özlem e çok teşekkürler

Yarış videosu : https://www.youtube.com/watch?v=IAMGnybKCcQ