Monday, November 14, 2016

13 Kasım 2016 Istanbul Maratonu, yarış raporu

Ve bir maraton daha biter. Bu sene 3. kez koştuğum İstanbul maratonu nun yarış raporudur :)

Bu sene kendimi aşıp daha çok yarış koşma kararımın ardından, zaman hedefi koyduğum tek yarış 13 Kasım 2016 da Istanbul da koşulacak olan, Istanbul Maratonuydu. Inanılmaz keyifli geçen Frig Vadileri Ultra maratonu' ndan sonra kalan süre içerisinde başka yarış koşmama kararı aldım. Zira koşulan her ekstra yarış antrenman programımın aksamasına neden oluyordu. Bu düşünce ile hareket ederek, afyon dönüşü 1 hafta kadar kendime bir toparlanma süresi tanıdım ve sonrasında antrenman programına keskin bir dönüş yaparak, kasım ayı için çalışmalara başladım. İntervaller, tempolar, uzunlar derken, 3-4 kg vermenin de etkisi ile moralim de oldukça yükseldi. Tek hedef, maratonu 3 saat 30 dakika da bitirmek. Sakatlıksız geçen hazırlık döneminin tek kötü anısı, ekim sonunda yakalanmış olduğum grip oldu. O kadar kusur kadı kızında da olur canım :)
Yarış zamanı gelip çattığında Ankara'dan bayağı kalabalık bir gurup, anıtteperuhu koşu gurubu
olarak Istanbul'a gittik. Bir kısım cuma gününden, çoğunluk cumartesi gününden giderek, otele yerleştik. Cuma günü Istanbul'a giden, Ali, Emre ve Gökhan ( alfabetik sıraya göre dizilmiştir ) sağolsunlar fuara giderek yarış kitlerini ayarladılar. Ali, yarışta onlarca kez dua edeceğim yirminci, otuzuncu ve otuzbeşinci km.lere gidecek içecekleri hazırladı. Cumartesi öğlen sultanahmette kalacağımız otele girişimizi yaptık. Öğleden sonra kısa bir dinlenmenin ardından ekibinde otele gelmesiyle, ne yiyeceğiz sorusu gündeme oturdu. Karbohidrat yüklemesi denen şey bence benim bildiğim gibi bişey değil :) ne bulursan yememek gerekiyor(muş). Akşam ki yemek turları vs. den sonra erken bir saatte yatıp yarış için dinlenme faslını hallettim. Gece yağmur sesiyle 3.30 da uyanıp sonra bir daha uyumama dışında pek bir problem olmadı. Sabah kahvaltısından sonra, malzeme kontrolü ve üstümü giyip, meydanda otobüslerin kalkacağı yere doğru, çiseleyen yağmur altında gittik. Müthiş bir kuyruk vardı, kuyrukta pek çok tanıdıkla selamlaştıktan sonra çok uzun sürmeyen bir bekleyişin ardından otobüse bindik. Ekip makaraya yatkın olunca, eğlenceli bir otobüs yolculuğu ile start noktasına geldik.

Burada da son hazırlıkları yaptık. Sosyal medyada sürekli görüştüğümüz, ama gerçek hayatta çok azını tanıdığım Non-stop Running in muhteşem üyeleri ile gerçekte  tanışma fırsatı buldum. Sıcak sohbet ve fotoğraflardan sonra, birbirimize iyi şanslar dileyerek start noktalarına doğru yol aldık.

Fehmi, Gökhan ve Halit ile yanyana starta konuşlandık. Fehmi ve Halit le aşağı yukarı aynı tempolarda koşacaktık. Gökhanım sakatlığından dolayı 2 hafta kadar antrenman yapamamış olduğu için vücudu dinleyerek ve çok zorlamayarak gidecekti. Ama ne olursa olsun, gelenek bozulamazdı, start beraber olacaktı. Starta verildi, " hadi bakalım, yolumuz açık olsun" diyerek çıktık yola.

Bilen bilir, startla beraber binlerce kişi koşmaya başlayınca doğal olarak bu kadar insanın temposu da aynı olmadığı için, sıkışıklıklar oluyor. Bunlara bir de köprü üstünde selfie çekenler eklenince, başlarda yarış temposu tutturmak için yapılan manevralar ilerleyen kilometrelerde karşına çıkıyor. O yüzden ortak karar alarak, yavaş bir startla başladık. Köprü üstünde ilerlerken, Gökhan sakatlığının kendini hissettirmeye başladığını o yüzden yavaşlayacağını söyleyerek, temposunu düşürdü. Fehmi, Halit ve ben, yanyana, peşpeşe, değişik formasyonlarla aşağı yukarı aynı tempolarda yolumuza devam ettik. Barbaros inişine gelene kadar 5.10 lu pace lere gelmiştik. Barbarosu biraz hızlı inip zaman kazandık, pace 4.30. Beşiktaş tarafına döndüğümüzde yarış tempomuza geldik, 4.55-5.00 pacele sağlam şekilde gidiyorduk.

Galataya gelirken, içimde bir huzursuzluk başladı, yarışı bitiremeyeceğime dair. Nabzım olması gerekenden yüksek atmaya, nefes alış verişte sıkıntı yaşamaya başladım. Psikolojiktir diyerek, bir müddet daha pace i düşürmeden Fehmi ve Halit in hemen arkasından devam ettim. Kafam o kadar çok bu duruma takılmış ki, galata üstünde Sevgili Reyhan uyandırdı resmen beni, Reyhan, Yeliz, Sevda ve Barış, birbirinden değerli, keyifli arkadaşlarımız. Yarış boyunca inanılmaz bir iş başarıp saatlerce fotoğraflarımızı çektiler. Eyüp tarafında döndüğümde midemde problem oluşmaya başladı, yarışın daha yarısı bile olmamıştı ama ben şişmiştim. Evet tam anlamıyla şişmiştim. Biraz yavaşlayarak kendime gelmeye çalıştım. Fehmi ve Halit in biraz gerisine düşmüştüm, resmen yürümemek için irade savaşı verir hale geldim. Balat civarından döndükten sonra bir taraftan pace çok düşmesin diye uğraşıp diğer taraftan acaba unkapanı tarafına dönmeden yarışı bıraksam mı diye düşünmeye başladım. Ilk defa bir yarışı bırakmayı düşünüyordum. Halit kardeşim sağolsun, Fehmi başkanın iyi gittiğini görüp, yanıma geldi. " herşey yolunda mı, iyi misin " diye sorarak durumu merak ediyordu. 10 dakika önce 4.55 pace le giderken, şimdi 5.20-5.30 larda varolma mücadelesi veriyordum. " Halit, kötüyüm sen istersen git " desemde bırakmadı beni. " Hadi kardeşim, takma kafana, devam diyerek" unkapanı tarafında dönerek koşmaya ara vermeden devam ettik. Mesafeler aktıkça midemde düzelmeye başladı. Yarıştan önce Gökhan rüzgar tahminine bakmıştı, orta şiddette lodos bekliyordu bizi. Bu bakırköy de ki dönüşe kadar bir süre karşımızdan esecekti, döndükten sonrada arkamızdan esecekti. Sert rüzgarı karşıdan alınca, biraz daha kendime geldim. Halit bırakmamış, böyle devam edelim diyordu. Rüzgar karşıdan sertçe esiyor, bizim pace 5.10-5.15. Yarışın yarısını geçtikten sonra iyice rahatlamaya başlamıştım. Rüzgar dışında bir problem yoktu. Normal de yarış stratejim olarak 15-17. km civarı beslenmeye başlamayı belirlemiştim ama midem o kadar kötüydü ki, ilk ve tek jel i 30.km de kullandım. Tabi bu arada Ali nin hazırladığı içeçekler çok işime yaradı. Bakırköy dönüşünden sonra rüzgarında arkamıza geçmesiyle Halitle tempoyu biraz daha arttırdık, 4.55-5.00 pacelerde, rüzgar yardım ettiğinde 4.50 pacelerle rahat bir şekilde gidiyorduk. 32. km. ye doğru Fehmi Başkana yetiştik. Başkan maşallah tren gibi gidiyordu. Halitle tempoyu bozmadan devam etme kararı verdik. Hedefimiz olan 3 saat 30 dakika tutmayacaktı, en azından yarışı başka sıkıntı yaşamadan sağlam şekilde bitirme hedefiyle devam ettik. 39. km ye kadar hiç bozmadık tempoyu, sonlarda yorgunluk dolayı biraz yavaşlamış olsakta yine de güzel geldik Gülhane parkı girişine kadar. Halit çok az arkamdan ama sağlam adımlarla geliyordu. Gülhane de sevgili Barış güleryüzü ve motive edici sözleriyle beni daha da ileri itti. Artık bacaklarım ağırlaşmış, vücudumda enerji kalmamıştı. Yarışın son 600-700 metresi ama gitmek istemiyordum, daha doğrusu gidemiyordum. Non stop running den 15k koşup bitirmiş olan canlar, finişe desteğe gelmişlerdi, çılgınlar gibi bağırıyorlardı " Hadi Tolga abi ", hadi aslanım dedim kendi kendime yürü, az kaldı. Tükenmiştim ama bitecekti bu yarış, başta yaşadığım çok daha büyük sıkıntılar bıraktırmamıştı, burada da bırakacak değildim herhalde.

Kafamı kaldırıp baktığımda Yaşar abiyi gördüm, o esnada o da dönüp arkaya baktı. " Hadi kardeşim " diyerek, elime yapıştı. Yokuş yukarı olmasına rağmen beni çekmeye başladı, sanki yarışa yeni başlamış gibi diri, deparla çıkıyordu yokuşu. " abi bırak " dedim, bırakmadı... bırakmadı, bırakmadı. Finişe 200 metre kala Özlemin sesi çınladı kulaklarımda " Tolgaaaaaa" diyee. Yarış bitti, Yaşar abiyle el ele. Yarış bitti bir sürü kötü anı olmasına rağmen inanılmaz mutlu bir şekilde. Yarış bitti resmen vücudumda enerji kalmayana kadar. Yarış bitti 3 saat 35 dakika da....


Insanın en buyuk hazinesi kurduğu dostluklardır, arkadaşlarıdır. Bu hikayede ki kahramanlar gerçektir. Hala yeryüzünde iyi insanlar olduğunu bilmek ve bu insanların ihtiyacın olduğunda seni tutup çekmesi muhteşem bir duygu. Çok şanslıyım, böyle bir aileye, dostlara ve arkadaşlara sahip olduğum için.





4 comments:

  1. Kardeşim, çalıştın ve sonucunu aldın, hakkındır. Tebrikler ve teşekkürler, iyiki varsın.������������

    Ha, koşamasan (hedefi tutturamasan diyeyim), boyuna posuna bakmaz döverdim seni zaten, arkadan geliyordum sonuçta ����

    ReplyDelete
  2. hahaha, kardeşim çok teşekkür ederim. Senin korkundan koştum :)

    ReplyDelete
  3. Tebrikler Tolga, Yaşar abiye de pırafo
    ��

    ReplyDelete
    Replies
    1. Hasancım cok tesekkurler ������

      Delete